Makaleler
Aile Olmak
Aile, bireyin gelişiminde katkısı olan sosyal bağlamların başında gelmektedir.
Aile sistemine ilişkin süreçlerin anlaşılması, bireylerin ve davranışların anlaşılmasına
önemli katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda aile zaman içinde ilerleyen ve değişen bir sistemdir.
Yaşam döngüsü boyunca ailenin geçirdiği ilerleyici yapısal farklılaşmalar ve dönüşümler söz konusudur.
Aile üyeleri ve aile, yaşam döngüsü içerisinde farklı özellikler taşıyan gelişim dönemlerinde ilerlerler.
Aileleri bilinçlendirmek ve ilk aşamadan itibaren destek olmak adına oluşturulan, farklı gelişim evrelerine
ilişkin öneriler aşağıda yer almaktadır:
Yeni Evli Çift Evresi:
• Eşlerin içinden çıkıp geldikleri ailelerle ilişkilerini yeniden düzenlemeleri gereklidir. Farklı ailelerden farklı değerler getirilmekte ve uyum sağlanmaya çalışılmaktadır. Eşler birbirlerinin “önceki dünyalarına” bağlılıklarını fark ederler ve karşılıklı olarak içinden çıkıp gelinen farklı ailelere özgü alışkanlıkları ve adetleri yabancılayabilirler. Bu nedenle pek çok şey yeniden örgütlenmeli ve farklı özellikler ortak bir potada eritilerek kendi çekirdek ailelerine has hale getirilmelidir.
• İçinden çıkılıarak gelinen aileler çocuklarını yuvalarında özgür bırakarak sürece katkı sağlamalıdır.
• Eşler tarafından ebeveynleri ile geliştirecekleri ilişkiler, yeni ve farklı bir aile oluşturmuş olmakla ilgili yeniden belirlenmesi gereken mesafeler iyi ayarlanmalıdır. Kurulmuş yeni ile sistemi içinde, eski sisteme ilişkin davranış biçimleri ile ilişki kuruş sürdürüldüğünde bir takım sıkıntılar ortaya çıkabilmektedir.
• Eşlerin birbirlerine de özel alanlar tanımaları gerekmektedir. Aile sistemi dışındaki ilişkilerin yeniden organzie edilerek sürdürebiliyor olması önemlidir. Sistem esnek olabilmeli, bireysel olarak akraba ve arkadaş ilişkilerinin sürdürülmesine olanak tanımalıdır. Aile olmak ilişkilerin sınırlanmasını değil, iki ayrı bireye ait çevrelerin bütünlüğünü içermelidir. Sosyal ilişkiler devam etmeli, dolayısıyla ailenin büyüme ve gelişme gereksinimleri karşılanıyor olmalıdır.
• Çiftlerin karşılıklı olarak sözel ve sözel olmayan mesajlarını alabiliyor olabilmeleri ve bu mesajlara ilişkin açık iletişim yollarını izleyerek ortak sonuçlara gitmeye çalışılması önemlidir.
• Karı-koca alt sistemi açısından; görev dağılımlarının belirli olduğu ve sorumlulukların anlaşmalı olarak pay edildiği bir sistem son derece önemlidir.
• Belirsizlikleri aşabilmek ve hayatı daha net görebilmek için kısa vadede ailenin amaçlarının oluşturulması son derece önemlidir. Aile olmakla birlikte kısa vadedeki amaçlara yönelik fikir alış-verişinde bulunmak ve ortak amaçlara yatırım yapabilmek gerekir.
Küçük Çocuklu Aile Evresi:
• Uyum problemlerinin aşıldığını, çocukların eşleri ve eşlerin ailelerini birbirlerine daha çok yaklaştırdığını, artık yavaş yavaş eşin ailesinin kendi ailen gibi benimsenebileceği ancak “önceki aile”den uzaklaşma konusunda yaşanan zorlukların hala devam edebileceği bir dönem olarak tanımlama yapmak mümkün olabilir.
• Bu dönemde anne-baba açısından iş bölümü önceki dönemlere göre daha çok oturur ve belirginleşir. Çocukların aile büyükleriyle ve kan bağı olan diğer aile büyükleri ile geliştirdikleri bağlar yeni alt sistemlerin oluşmasına neden olabilir (Örneğin; anneanne-torun alt sistemi). Kurulan bu alt sistemin, anne ve babaların çocukları ile kurdukları iletişim ile örtüşmesi son derece önemlidir. Çocuklar ortak bir tutum ile yetiştirilmelidir.
• Geniş aile ile oluşan anneanne-torun, babaanne-torun, dede-torun ya da büyükbaba-torun iletişimi, anne-babanın çocuk ile kurduğu iletişimle kıyaslandığında ciddi farklılıklar içeriyorsa ve önüne geçilemeyeceği düşünülüyorsa; kendi aile kuralları ve iletişim şekilleriyle, geniş aileninkinin farklı olduğu ve herkesin kendi evinin kurallarının bulunduğu çocuğa aktarılabilmeli ve böylece çocuk bir ortamda sürdürdüğü davranış biçimini, diğer ortamda eğer aynı davranış biçimi uygun görülmüyorsa oraya taşımamalıdır.
• Bu dönemde çocuklara ilişkin kararların anne ve baba tarafından ortak şekilde gerçekleştirilebilmesi ve anne-babanın çocuklara ilişkin her tür kararda yan yana yer alabilmeleri son derece önemlidir. Fikir ayrılıklarının çocuklara fark ettirilmeden çözümlenmesi ve çocuğu içerecek şekilde taraf olunmaması önemlidir.
Ergen Çocuklu Aile Evresi:
• Bu dönem diğer dönemlerden farklı olarak ebeveyn-ergen alt sisteminin yeniden düzenlenmesi gereken, ergenliğe has değişikliklerle hem ergenin hem anne-babanın mücadele etmesi gereken bir dönemdir. Yani bu dönem sadece ergenin yaşadığı değil, tüm aileyi ilgilendiren, değiştiren bir süreçtir.
• Karşıtlıkları içeren bu dönemde, ergen çocuğun eksik yönlerinden çok olumlu özelliklerine vurgu yapılması ve güzel taraflarının bulunmaya çalışıp desteklenmesi son derece önemlidir.
• Genellikle annelerin “tampon bölge” oldukları bu dönemde, iyi bir dinleyici olmak, arkadaşlar ciddi şekilde önem kazanacak olsa da uzaklaşmış hissetmemek, kurulan arkadaş ilişkilerinin bu dönemin ve ergenin kimlik kazanımının öneli bir parçası olduğunu bilmek ve sınırları esnetebilmek son derece önemlidir. Evde arkadaşlarını misafir etmesine destek olarak çevresini tanımaya ve anlamaya çalışmak, arkadaşların aileleri ile kurulabilecek bağlarla, hem aileyi hem de ergeni güvende ve özgür kılmak söz konusu olabilir.
• Yeteneklerini ve kendini tanımaya çalışan ergen, bu dönemde kararsızlıklar ve dalgınlıklar yaşayabilir. Bu durum aileyi zaman zaman tedirgin etse de, genci anlamaya çalışmak ve değişimine destek olmak son derece önemlidir.
• Anne ve babaların çocuklarının artık büyüdüğünü ve yetişkinliğe adım atıldığını kabul etmelerini gerektiren bu dönemde, sorumluluklar çocukluğundan farklı olarak daha büyük oranda gence bırakılmalı ve aldığı kararların sonuçları ile yüzleşmesine imkan verilmelidir. Elbette aile sahip olduğu evladı korumakla yükümlüdür. Ancak baskının bulunduğu yerde genci doğru yönlendirebilmek imkansız hale gelecektir. Ayrıca ebeveynler arasındaki fikir ayrılıkları ise, “tampon bölge” olarak görev yapan ebeveyn ile diğer ebeveyn arasında oluşacak çatışmalara davetiye çıkaracak ve hatta gencin daha sıkı kural koyan ebeveyn ile ciddi sürtüşmeli ilişkisine neden olacaktır. Gencin ihtiyaçları göz ardı edilmeden, onu da dahil ederek ortak kararlar alınmaya gayret edilmelidir. Sonradan kabul edilebilecek şeylere başta “hayır” dememek, uygulanan kuralların nedenlerini açıklıkla ifade etmek ve kuralların başından itibaren ortaklaşa kararlaştırılarak uygulanması ciddi önem taşır.
• Ebeveynler ve ergen arasında zaman zaman çatışma oluşması olasıdır. Bu durum paniğe kapılmayı getirmemelidir. Kendisine sabır gösterilen ergenler aileilerine ilişkin daha az öfke ve nefret duyarlar. Bu noktada gencin hayatına ve özeline saygı duymak, onunla kuracağınız işbirliğinde ilk adımdır. Yaşaması olası değişikliklere ilişkin ergene bilgi verirseniz, kendisi için bilinmezliklerle dolu olan bir dönemi, onun için daha anlaşılabilir kılmış olursunuz. Çözüme giden yolda en önemli nokta, ona model olabilmektir. Bu dönemde gence ancak; sorunları çözüm şekli, farklı düşünceler karşısında doğru tutum ve anlayışla yardımcı olunabileceği unutulmamalıdır.
Orta Yaşam Evresi:
• Orta yaşam evresine bakılacak olursa; burada en önemli durumun çocukların kendi ayakları üstünde durabilmesi ve evden ayrılma süreçleri olduğunu söyleyebiliriz. Orta yaşam dönemini aile, bir olgunlaşma çağı olarak düşünmektedirler. Bu çağda önem kazanan şey, gencin düzenli bir iş bularak yaşamını bireysel olarak da sürdürebiliyor olması ve ilerde kendi yuvasını kurabilmek üzere belli bir noktaya ulaşabilmesidir. Ailenin bu doğrultuda seferber olduğu görülmektedir. Bunun dışında, genellikle ailelerin ekonomik açıdan biraz daha düzene girdikleri, o güne kadar çocuklarının ve kendi gelecekleri için bazı birikimlerin yapılmaya çalışıldığı bir dönem olarak da değerlendirebiliriz.
• Bu dönemde ailelerin, yetişmiş olan çocuklarının geleceklerine ilişkin kaygılarını onlarla paylaşması ve hayata ilişkin amaçlarını konuşarak kabul eden ve kapsayıcı taraflarını korumaları işe yarayacaktır. Aksi halde çocukları açısından; yaşamın nasıl sürdürüleceğine ve evlilik gibi önemli kararların alınması olası olan böyle bir dönemde fazla müdahaleler, evden ayrılışın genellikle daha geç yaşlarda yaşandığı ülkemizde gençler cephesinde yanlış kararlar alınmasına ve suçlayıcı tutuma sebebiyet verebilir.
• Bu dönemde çift, yaşları ileremekte olan anne-babalarının sağlık durumlarına ilişkin daha fazla kaygı duymaya başlayabilirler. Çiftler bu açıdan birbirlerinin kaygılarını giderecek yönde davranmalı, birlikteliğe vurgu yapmalı ve birbirlerine karşı destekleyici rol oynamalıdırlar.
• Bu dönemde olası orta yaş bunalımlarına ilişkin de çiftler birbirine daha fazla destek olmalı ve sabır göstermelidir. Bu bunalımın aynı zamanda yeni beceriler geliştirmek için kapı açtığı, o güne kadar hayatı kazanabilmek adına geri plana atılan özelliklerin keşfi için de önem taşıdığı unutulmamalıdır. Yeni şeyler üretmek ve yaratmak adına çaba gösterilmeli ve çiftler bu yönde birbirlerine destek olmalıdır.
İleri Yaşam Evresi:
• Bu döneme ait en büyük zorluğun çocukların evden ayrılmış olmasıyla birlikte yaşanılan yalnızlık duygusu olduğunu fark edebiliriz. Burada eşlerin bu ciddi değişimle başa çıkabilmek adına neler yaptıkları önem kazanmaktadır. Burada, öncelikle dikkat edilmesi gereken şey; bu kişilerin çocukları dışında görüştükleri kimselerin olup olmadığı, yani yeterli bir sosyal çevrelerinin bulunup bulunmadığıdır. Eğer bu dönemde eşler yeterli sosyal çevreye sahiplerse; bu gelişimsel geçiş evresinin yarattığı değişikliklere daha rahat uyum sağlamaktadırlar. Böylece hem çocuklarla yeni sınırlar ayarlanırken daha rahat edilmekte hem de evden ayrılan çocukların kendi evlerinde daha özgür kalmaları adına daha çok çaba harcanmış olmaktadır.
• Ayrıca bu dönemde eşlerin kendilerine ilişkin bir takım beklentileri olduğu gibi, evlenen, evlenip ayrılan ya da bekar çocuklarına ilişkin beklentileri de sürmektedir. (Örneğin; torun beklentisi…). Bu beklentiler bekar ya da boşanmış kişi üzerinde baskı yarattığı gibi, yeni evli çift evresindeki aileye yansıyarak onun dinamiklerini de değiştirebilmektedir. Yani aslında her evre için; önceki ailelerle bağlar sürdükçe karşılıklı beklentiler aile dinamiklerini etkilemektedir. Bu nedenle beklentiler aşırı olmamalı ve uygun şekilde yansıtılmaya çalışılmalıdır.
• Bu evrede oluşabilecek bir başka durum; yaşın ilerlemesi ve kendi yaşıtlarında gözlemledikleri sağlık problemleri nedeniyle çiftin, kendi sağlıklarına karşı duydukları endişe ve sağlıklarının çok bozularak çocuklarına yük olmak gibi endişeleri söz konusudur. Bu endişelerin çok yüksek olması durumunda ya da yaşanabilecek kayıplar (eşin, arkadaşların kaybı vb.) nedeniyle sosyal desteğin dışında verilecek profesyonel destek de bu dönemde son derece önem kazanmaktadır.
Begüm Akıncı Duman